bigoo.ws
1

   
  LODOS EDEBİYAT
  ^^^ EJDERLER ^^^
 

BU SAYFANIN TÜM BİLGİLERİ SAYIN ALİ MACİT'E AİTTİR...

e-mail:kral40hotmail.fr Ali Macit       JET Lİİ AND ALİ MACİT                   




Jeet Lei hakkında bilmedikleriniz. (29.03.2006)


Asıl adı Lei Lin Kit hakkında bir çok şey yazıldı ve çizildi.Ancak onun hakkında en doğruları ve hiçbir yerde bulamayacağınız konuları detaylarda bulacaksınız.



Asıl adı Lei Lin Kit.

Sonradan Hollywood’a geldiğinde bu ismi biraz karışık bulan Amerikalı yapımcılar ona Jet Li ismini uygun görmüşler. 39 yıl önce Pekin’de dünyaya gelen Jet Li tam 20 yıldır, siyah kuşağıyla Uzakdoğu dövüşlerinden örnekler verdiği 30’u aşkın filmiyle Doğu’nun starı. Hollywood macerası ise son beş yılda yukarılara doğru ivme göstermiş. Pekin’de doğan Li henüz 16 yaşındayken ilk kez kamera karşısına geçmiş.

Hatta o zamanlar karmaşık koreografi ya da bilgisayar oyunları olmadığı halde dikkati çekmeyi başarmış ve yeteneğiyle övgü toplamış. Hong Kong starlığı ise hemen öyle çabucak gelmemiş. Herkes onun adını ve cismini iyi bilse de, büyük şan ve şöhret yedi filmden sonra gelmiş. 1991 yılında çevirdiği “Once Upon a Time in China” ile Hong Kong’un en önemli starı olarak adını duyurmayı başarmış.

Çinli efsanevi Uzakdoğu dövüşçüsü ve öğretmeni Wong Fei-Hung’ı canlandıran genç aktör, bu önemli kişiliği Jackie Chan’den sonra yeniden beyazperdede canlandırdı.

Bruce Lee’den sonra Jet Li Uzakdoğu dövüşlerinin bir başka efsane ismi Bruce Lee’nin 1972 tarihli ünlü bir filminin 1994 yılında yeniden sinemaya uyarlanma projesi söz konusu olduğunda başrolde yer alacak aktör konusunda akla tek isim geldi:

Jet Li “Fist of Fury”de genç aktör, Jing Wu adlı kung fu okulunu Japonların elinden kurtaran sessiz öğrenci Chen Zen rolünde büyük hayran kitlesi topladı. Film, nefes kesen dövüş sahnelerinin bütünleştiği muhteşem koreografi ile öne çıktı.

Ve hatta öylesine başarılı oldu ki, Wachowski biraderleri çok etkiledi. Onlar ünlü “Matrix” filmi için daha sonra aynı koreografı, yani Woo Ping’ı işe alacaklardı.

Yıllarca Hong Kong topraklarında dövüşen ve adını duyuran Jet Li’nin Amerika çıkartması ise daha sonraki yıllara rastlıyor maalesef. “Cehennem Silahı 4” adlı filmde ilk kez kötü adamı oynayan Jet Li, kendine geniş seyirci kitlesi bulmayı başardı.

Gariptir ki bu rolü, onun beyazperdedeki yeteneğini ispatladı ve yapımcıların ona şans vermesi için olanak tanıdı.

Amerika çıkartması

Jet Li’nin ikinci Amerika çıkartması 2000 yılında gerçekleşti. “Romeo Ölmeli” (“Romeo Must Die”), kuşkusuz, Li’nin isim yapması açısından “Cehennem Silahı 4”den çok daha uygun bir filmdi. Bilgisayar efektleriyle yaratılan tekmeler ve yumruklar eşliğinde özel efektler bu filmde de işe yaradı.

İki yıl önce, yani 2001’de, Fransızların aksiyon konusundaki en yetenekli ismi Luc Besson oturdu bir senaryo yazdı ve Jet Li başrolü oynadı. Sonuç: “Ejderin Öpücüğü”! Kanlı bir Uzakdoğu dövüşü isteyen herkesin isteğini yerine getiren bir koreografi vardı bu kez ortada. Üstelik Bridget Fonda da yardımcı kadın rolüyle bu erkeksi sahnelere duygusal bir boyut kazandırıyordu; Fransız oyuncu Tchéky Karyo da cabası.

Doğuştan dövüşçü

1998 yılında Amerika’da gerçekleştirdiği bu patlamadan sonra Jet Li, sonunda gerçekten de bir dünya starı olma yolunda önemli bir adım atmış oldu, aslında artık o bir dünya starıydı. Yani memleketlileri Bruce Lee ve Jackie Chan’den sonra dünya vizyonuna ulaşan üçüncü dövüşçü oldu.

Yıllar öncesine dönersek küçük Li Lian Jie’nin büyüme çağlarının son derece sancılı olduğunu görüyoruz. Babasını çok küçük yaşta kaybetmiş, ama neyse ki kendisini çok seven bir annesi varmış. Eh, iyi huylu bir çocukmuş, okulda çok başarılı olmuş ve öğretmenleri tarafından da çok sevilmiş.

Üniversitede başarısı bir yana, Jet Li, Uzakdoğu dövüş sanatları okulunda ustası Wu Bin’in en sevdiği öğrenci olmuş. Çok çalışıyor ve doğuştan yeteneğini geliştirmek için elinden geleni yapıyormuş. Ancak ufak tefek öğrencimiz, bu ağır çalışmalar nedeniyle öylesine bitkin düşmüş ki annesi oğlunun bu tutkusunu bırakmasını istemiş ve hatta bisiklete bile binmesine izin vermemiş. Oysa küçük Li Lian Jie, her gün antrenmanlarına devam etmiş; hava koşulları ne olursa olsun aldırmamış.

Uzakdoğu dövüşlerine karşı olan bu tutkulu sevdası gün geçtikçe artmış. 11 yaşında Çin’deki uluslararası şampiyonada birincilik kazanmış. Gerisi malumunuz, 16 yaşında ilk kez kamera önüne geçiş ve çok sevdiği dövüş sanatını beyazperde önünde icra ederek Hong Kong’dan dünya vizyonuna uzanan bir şöhret…

Çin’de bir numara!

Jet Li aslında diğer Hollywood film yıldızlarına pek benzemiyor. Ülkesi Çin’in en saygıyla anılan dövüş ustalarından birisi. 13 yaşında şampiyonlar listesine katılması bir yana, zamanında Beyaz Saray önünde Nixon’a Çin’in dışa açılması konusunda dileklerini iletmiş.

Aslında Bruce Lee veya Jackie Chan’in aksine Li, tam anlamıyla memleketli. Yani Hong Konglu filan değil, bizzat Çin’den. Hani ‘ne var yani’ diyebilirsiniz, ama bu nedenle Çin daha da bir gurur duyuyor onunla. O, ulusal bir kahraman olduğu kadar gençlerin de örnek aldığı bir ‘rol model’i.

Yani durum çok ciddi. Özellikle Kung fu başta olmak üzere, dövüş sanatları konusunda en yoğun nüfusun Çin’de olduğunu düşünürsek, Jet Li’nin başarısını anlayabiliriz herhalde...

Ancak dediğimiz gibi, ülkesinde bu kadar başarılı olan, neredeyse ‘tapılan’ bir ismin dışarıda başarılı olması çok zor olabiliyor. Jet Li maalesef ABD’de vatandaşlık alabilmek için tam iki yıl uğraşmış, ama nafile. Neyse ki 1993 yılı onun için bir açılma yılı olmuş. Ve aynı yıllarda yabancıların Hong Kong filmlerine olan ilgisi bu açılmayı körüklemiş.

Tarantino’nun desteği

Örneğin New Line Cinema şirketi Rumble in the Bronx ile Jackie Chan’in üç ayrı projesine daha imza attılar. Miramax, Quentin Tarantino’nun tavsiyeleriyle Hong Kong’a yöneldi ve sonunda Hollywood’da ‘Çin devri’ başlamış oldu. Jet Li’yi “Fist of Legend”da gören Tarantino, bu oyuncunun önemli bir Hollywood starı olabilmesi için sağa sola tavsiyelerde bulunmaya başladı. Gerçi Tarantino’nun daha sonra bu projeler üzerine ilgisini kaybettiği söylense de sonuçda Jet için Hollywood’da bir gelecek başlamıştı.

Bildiğiniz gibi sonuçta Jet Li bir star. Yani bir dünya starı. Budizm dininde. Güçle değil, gücün nasıl kullanıldığıyla ilgileniyor. İktidar değil, iktidarın insanlara neler yaptığına kafa yormakla meşgul. Dinine çok bağlı. Adalet onun için bir yaşam amacı.

Gerçi neden böyle vurdulu kırdılı filmler çektiğini soranlara cevabı pek yok. “Geniş kitlelere savunma ve gücün kullanılma biçimini öğretiyoruz” diyor, belki haklıdır kendince.

Lakin gerçek olan tek şey var: Geçtiğimiz yıllarda, “Tek”, 1994 yapımı filmi “Kızıl Ejder”ve “Beşikten Mezara”yla sinemalarımıza konuk olan Jet Li son olarak “Kahraman” ile sinemalarımıza konuk olmuş ve bu filmle sadece şampiyon bir dövüşçü olmadığını, aynı zamanda iyi bir aktör olduğunu bir kez daha hatırlamamızı sağlamıştı. Li, Morgan Freeman'la birlikte rol aldığı, "Kır Zincirleri"ni ile yine oyunculuk yeteneğini pek sergileyemediği bir işe soyunmuş gibi gözüküyor. Karar sizin...

Ejderin Öpücüğü

Kiss of the Dragon

Paris'e gizli bir görev için giden Çin istihbaratından Liu (Jet Li), bir Fransız görevlisi olan Richard (Tcheky Karyo) ile çalışır. Liu Jian'ın ismini bir türlü telaffuz edemeyen bu yozlaşmış polis, ona hep "John" der. Ardından Jessica (Bridget Fonda) isimli bir ******yle tanışarak, peşinde oldukları uyuşturucu satıcılarına ulaşmaya çalışırlar.

Jessica, yaşadığı kötü hayata, sadece kızı için katlanmaktadır... Bu filmin senaryosu Fransız sinemasının zengin yönetmenlerinden Luc Besson'a ait.

Beşikten Mezara

Cradle 2 the Grave

Los Angeles şehrinin en azılı hırsızlık şebekesinin başındaki isim olan Tony Fate (Fait), çetesiyle birlikte paha biçilemeyen elmasları çalmaya kalktığında hiç alışık olmadıkları bir durumla karşılaşır: Karşılarına her zaman olduğu gibi L.A. polisi değil, Taiwanlı bir hükümet ajanı olan Su çıkmıştır. Aslında Su’nun peşinde olduğu kişi Fate değil, uluslararası azılı bir suçlu olan Ling’dir. Ling peşine düştüğü elmasları Fait’den alabilmek için, onun hayatta en çok değer verdiği varlık olan kızını kaçırır.

Fait de çaresiz, eski ortağı olduğu için Ling’i en iyi tanıyan kişiyle, ajan Su ile işbirliği yapmak zorunda kalır. Böylece dünyada en son ortaklık yapacak iki insan güçlerini birleştirmek zorunda kalır.

Jackie Chan’le birlikte dövüş filmlerinin en karizmatik çekik gözlülerinden olan Jet Li ve müzisyen DMX’i bir araya getiren Cradle 2 the Grave, öyküsünü, beyazperdede defalarca gördüğümüz, “karakterleri ortaklaşa bir şey yapmalarına izin vermese de, ortak düşmanlarını alt etmek için işbirliği yapan kafadarların maceraya atılması” fikri çerçevesinde oluşturuyor. ABD’deki box-office’te zirveye oturan film, bakalım ülkemizde de aynı başarıyı yakalayabilecek mi?

Kır Zincirlerini

Danny the Dog / Unleashed

Tam 30 yaşına kadar, kendisini annesinden çok küçük yaşta almış Bart adlı adamın ofisinin altındaki küçük bir depoda yaşayan Danny, bir öldürme makinesi olarak eğtilmiştir.

Tüm hayatı yaşadığı bu yeraltındaki odadır. Ve ne zaman ihtiyaç duysa Bart'a onun öğrettiği şekilde hizmet etmektedir. Hayatını para satarak kazanan bir tefeci olan Bart, borç verdiği insanlar geri ödemekte zorluk çektiklerinde ya da geciktiklerinde Danny'yi devreye sokar. Onu bir köpek gibi yetiştirmiştir ve her fırsatta silahı olarak kullanmaktadır.

Ta ki Bart bir gün kin tutan müşterilerinden biri tarafından tuzağa düşürülene dek. Danny, bu olaydan sonra kendisini sahiplenen sanatçı Sam ve üvey kızı Victoria'nın yanında sevginin ne olduğunu öğrenirken, Bart'ın öldüğüne inanmaktadır. Fakat Bart ölmemiştir; "köpeğini" geri almak için döndüğünde Danny'nin eski ve yeni hayatı birbirine girer.

"Kır Zincirlerini", sevginin gücü, bir insanın vahşete olan eğilimi, yeteneği ve müziğe olan merakının ne kadar güçlü olduğu hakkında inanılmaz gerçeklerle dolu bir film.

Tek

The One

"Tek" birden fazla evrenin olduğu bir gelecek üzerine kurgulanmış bir film: birbirine paralel evrenlerin her biri, yaşayan her bir insanın çok farklı versiyonlarını barındırıyorlar. Jet Li'nin canlandırdığı Yulaw, Multiverse İstihbarat Teşkilatı'nda çalışıyor. Bir evrenden ötekine gitmek ve kendisinin alternatif versiyonlarını öldürmek, ona güç, hız ve zekâ kazandırıyor. Kendisinin yüz yirmi üç ayrı versiyonunu öldürdükten sonra Yulaw artık neredeyse durdurulamaz bir gücün sahibi oluyor: geriye ise yalnızca bir tek versiyonu kalıyor, o da Los Angeles'da yaşayan polis Gabriel Law.

Cehennem Silahı 4

Lethal Weapon 4

Polis dedektifleri Martin Riggs'e (Mel Gibson) ve Roger Murtaugh'a (Danny Glover) çömez bir dedektif, Lee Butters (Chris Rock) katılıyor. İç işleri departmanındaki bayan polis Cole (Rene Russo) ile Riggs hala birbirine aşık ve Lorna hamile.

Martin Riggs'in bu haberle boğuşmasını izlemek ve sonuçlarını görmek normalde Roger Murtaugh'ı oldukça eğlendirebilir, tabi kendi kızı Rianne de hamile olup, bebeğin babasının kimliğini gizlemeye çalışıyor olmasa. Bu iki adam bu duruma bir anlam vermeye çalışırlarken, Asya'lı kaçak göçmenlerle ilgili olarak bir çeteyi araştırıyorlar.

Buldukları izler onları, karmaşık ve ölümcül bir görev üzerinde çalışan, oldukça disiplinli, kaçık bir Asyalı Wah Sing Ku'ya (Çin'li aksiyon oyuncusu Let Li) götürüyor. Kahramanları Riggs ve Murtaugh ile birlikte çalışmak için özel dedektif olan, eski dolandırıcı Leo Getz'in (Joe Pesci) de işe karışmasıyla, olaylar daha da karışıyor.

Kızıl Ejder

Legend Of The Red Dragon

Kung fu ustası Hung Fey Kwun, Shaolin Manastırı'ndaki çalışmalarını tamalayıp köyüne döndüğünde, tüm köyle birlikte ailesinin de feci şekilde katledildiğini görür.

Hükümete bağlı Manchu askerlerinin gerçekleştirdiği bu katliamdan tek kurtulan Kwun'un oğlu Ting'dir. İntikam yamini eden Kwun oğlunu da yanına alarak Eski Çin'de yedi yıl sürecek bir yolculupa koyulur.

Bu yolculukta oğlunu da kendisi gibi bir savaşçı olarak yetiştiren Kwun'a, çok şey borçlu olduğu Shaolin Manastırı tarafından, haritası beş küçük çocuğun sırtındaki dövmelerden oluşan gizli bir hazineyi bulma görevi verilir. Aynı hazinenin peşine Manchu komutanlarının da düşmesi üzerine Kwun, hem yıllar önce kaybettiği ailesinin intikamını alma, hem de onurlu bir görevi yerine getirme fırsatını yakalar.

Hong Kong kaynaklı dövüş filmlerinin iyi bir örneği olan Kızıl Ejder, bu türün hayranlarına gereken her şeyi sunuyor: bolca dövüş ve bolca mizah.

Romeo Ölmeli

Romeo Must Die

Çinli bir mafya babasının oğlu Oakland'da öldürülünce, ağabeyi Han (Jet Li) Hong Kong'daki hapisten kaçıyor ve olayların nasıl olduğunu keşfetmeye çalışıyor. Çimenlik bir bölgeye, bir rıhtıma geliyor ve buranın babası Ch'u Sing (Henry O) ile onun Çinli ve Afrika-Amerikalı suç ortakları tarafından yönetildiğini keşfediyor. Olayların daha büyük bir gerçeğe işaret etmesi üzerine, Han adalet mücadelesini daha da kuvvetlendiriyor.





 
 
  H.MESUT ALVER